Söz konusu diyet olunca hergün karşımıza yeni bir zayıflama trendi, mucizevi bir besin, daha önceden hiç duymadığımız yeni bir kavram ortaya çıkıveriyor. Ben bile çoğu zaman danışanlarımdan öğreniyorum sosyal medyada veya televizyonda paylaşılan yeni formülleri!
İnsanlar duyduğu her kolay yönteme inanmak istiyor, sihirli bir formül bulunmuş gibi umutlanıp bir hevesle gelip bize soruyorlar. Yada kilolu olmalarının aslında yediklerinden kaynaklanmadığını , yaptıkları basit bir hata yüzünden aslında böyle olduklarını düşünmek istiyorlar. Ben yazmaya başlarken çalıştığım merkezdeki asistan gelip “Gece uyanıp su içmek yağ yapıyormuş. Ben bazen uyanıyorum susadığım için su içip tekrar yatıyorum. Yanlış mı yapıyorum?”diye sordu mesela.. Su dünyanın ve vücudumuzun büyük yüzdesini oluşturmuşken, kalorisi olmayan en faydalı içecek iken kimbilir kimler ilgi çekmek için böyle bir şeyi uydurdu bilemiyorum..
Sosyal yaşamda genelde diyetisyen olduğumu mecbur kalmadıkça söylemek istemiyorum. Neyseki ünlü bir diyetisyen de değilim, kimse tanımıyor J Ne zaman yeni tanıştığım insanlara diyetisyen olduğumu söylesem “yaaa ben nasıl kilo vericem, ne yaparsam yapayım bi türlü kilo veremiyorum.. Halbuki doğru düzgün bir şey de yemiyorum” diyip başlıyorlar ben sormadığım halde kahvaltıda ne yediklerini anlatmaya.. O kadar ezberledim ki yıllar içinde aynı cümleleri. Neden çoğunluk bedeninden memnun olmadığı, kilo vermek istediği halde ve bunun çok basit bir formülü varken işi yokuşa sürmek ister? Formülü uzaklarda aramaya gerek yok.. Çok basit; aldığınız kalori yaktığınız kaloriden fazlaysa kilo alırsınız. Kilo vermek için de tam tersi olmalı.. Kaloriyi nerden alıyoruz? Yediklerimizden ve içtiklerimizden.. Nasıl yakıyoruz? Metabolizma hızı, termik enerji (yediklerimizi yakmak için vücudun yaktığı ) ve fiziksel aktivite ile.. Formül bu kadar aslında.. Aldığımız kalori ve fiziksel aktivite tamamiyle bize bağlı.. Metabolizma hızı da genetiğe, cinsiyete (erkeklerin daha hızlı bu yüzden bayanlar, kendinizi eşinizle kıyaslamaktan lütfen vazgeçin), hormonlara (dengesizlik varsa doktora giderek tedavi olun, olabildiğince düzenleyin), vücuttaki kas miktarına bağlı (sporla arttırılabilir) değişebilmektedir. Termik enerji de en çok protein tüketiminde arttığı için hayvansal protein diyetleri hızlı kilo vermede daha etkilidir. Ama sürekli yapılması önerilmez. Çünkü vücudumuzun bitkisel proteinlere, kompleks karbonhidratlara ve sağlıklı olan yağlara da (zeytinyağı, ceviz vs) ihtiyacı var. Tek tip beslenme şeklini hiçbir zaman onaylamıyoruz.
Yani amacınız sadece zayıflamak olmamalı. Hızlı kilo vermek isteyen insanlar genelde uzun süre başarılı olamıyor ve hayatları sayısını unuttukları diyet denemeleri ile geçiyor. Yada sağlıksız bir şekilde zayıf kalarak bozuk bir beden algısı ile ruhuna ve ileriki yaşlarına ihanet ediyor. Şişman insan nasıl sağlıksız ise, her zayıf insan da sağlıklıdır anlamına gelmiyor. Bunu bir takıntıya dönüştürmektense hayatımızdaki herşey gibi, beslenme alışkanlıklarını da belli bir dengede sürdürmemiz gerekiyor. Hayat sürekli türlü türlü diyetleri deneyerek geçmez. Yada bütün diyetisyenleri, doktorları dolaşarak da.. Bakış açınızı değiştirmediğiniz sürece bu çemberin içinde dönüp dolaşmaya mahkum olursunuz. Nerde ne var diye sosyal medyada dolanıp kendini uzman ilan edenlerin peşinden gidip katıldığınız workhoplar ile kendinizi geçici bir iyilik haline sokarsınız. Fakat sorunun kaynağına ulaşamazsınız.
Günümüzde organik beslenme, kimyasal ne varsa uzak durma, pestisit kalıntısı var diye sebze meyvelerden kaçma, glütensiz beslenme, vegan beslenmeye yönelme oldukça popüler oldu. Birçok takipçisi olan kişileri tanıdık sosyal medyada bu sayede. Peki ne için? Sağlık için değil mi? Bakıyorum beslenme konusunda inanılmaz iddialılar ama kilo sorunları var. Yada biliyorum ki görünen kısmında sağlıklı beslendiklerini iddia ediyorlar ama instagrama gösterdikleri bu. Aslında hayat tarzları bu değil. Bazısı ciddi takıntılı evet ama onlar da ruhlarına eziyet edercesine sağlıklı beslenmeye takmış durumdalar. Bu kadar baskı arkasından mutsuzluk getirir. Stres bence hayattaki en büyük tehlike. Beslenme konusunda da gereğinden fazla takıntı hali kişilerde başarı algısını bozup, sonradan oluşabilecek ataklara sebebiyet verebiliyor. Bir anda kendini kaybedip önüne geleni yeme isteği yada beraberinde başka türlü takıntıları da edinip birlikte yaşadığı yakın çevresi ile arasında sorunlar oluşturmaya başlıyor. Çünkü bu kişiler etrafındakilere de baskı oluşturmaya başlıyor. Her yerde yemek yemeyip, her yemekte kusur arayabiliyorlar.
Özetle demem o ki; ben bir diyetisyen olarak sizi şunu tavsiye ederim. Bazı temel konuları hayat tarzı edinin. Örneğin akşam erken yemek, gece atıştırmamak, uyku düzeni, su içmek, şekerli besin ve içeceklerden uzak durmak vs gibi.. Haftada en az Formun Üstü 3 gün, mümkünse 6 gün 1 saat kadar yürüyüş veya egzersiz yapın ve stresten olabildiğince uzak durum. Etrafınızda sizi olumsuz etkileyen ve sizi sürekli eleştiren insanlar varsa onlardan kaçarak uzaklaşın. Hayvanları sevin, koruyun, kolayın.. Sevgiyle kalın..